Deprem gibi doğal afetler sonucu insanların yüzde 75’inde travmaya bağlı duygusal tepkiler oluşabileceğini belirten Psikiyatrist Dr. Emre Tan, “Bu rahatsızlıkların başında travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) gelmektedir. Travma bulaşıcıdır, travmaya direk maruz kalmasa da olaya tanık olanlar, medyada izleyenler ve özellikle kurtarma ekibinde yer alanlar da travmatize olabilirler” dedi.

Haberin detaylarına buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

 

Deprem ve Ruhsal Travma

Deprem gibi doğal afetler sonucunda insanların %75 inde travmaya bağlı duygusal tepkiler oluşabilir.

Bu tepkiler özellikle ilk 48 saatte yoğun olup, ilerleyen dönemlerde gittikçe azalır. Kişilerin%3-ile 5 i ise hastalanıp çeşitli psikiyatrik sorunlar yaşayabilir. Bu rahatsızlıkların başında Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) gelmektedir.

Gerçek bir ölüm veya ölüm tehdidi, ağır bir yaralanma veya cinsel saldırıya maruz kalınması kişide ruhsal travma oluşturabilir.

1.Yaşanan duruma bağlı olarak olayın sürekli biçimde zihinde tekrarlanması (flashback), kabuslar

  1. Olayı anımsatan durumlardan kaçınma gibi fobik belirtiler
  2. Aşırı uyarılmışlık- tetikte olma hali, huzursuzluk, kaygı, sinirlilik gibi ruhsal belirtiler eşlik ediyorsa ve bunlar bir ayı aşkın süredir meydana gelip, kişinin hayatını yaşam kalitesini ve işlevselliğini ciddi derecede bozuyorsa Travma sonrası Stres Bozukluğundan bahsedilebilir.

Deprem sadece TSSB değil, çeşitli anksiyete bozuklukları, depresyon, kısa psikotik ataklar ve alkol-madde kullanım sorunları için de risk oluşturur.

RİSKLİ GRUP KİMLERDİR?

Travmadan herkes aynı oranda etkilenmez. Olayın algılanış şiddeti en önemli risk göstergesidir.

Enkaz altında kalanlar kalmayanlara göre, yakınını kaybedenler kaybetmeyenlere göre, evi hasar görenler görmeyenlere göre daha fazla risk taşır.

Erkekler hayatları boyunca daha çok travmatik stres etkenine maruz kalır, fakat hastalanma oranlarına baktığımızda kadınlar daha riskli grupta yer almaktadır. Kadınlar en az 2 kat daha fazla hastalanma riski taşır.

Daha önce travma yaşamış olanlar,

Fiziksel bir engeli ve hayatını ciddi derecede zorlaştıran kronik hastalığı olanlar,

Sosyal destek alamayanlar,

Duygusunu ifade etmekte güçlük çeken veya bastıranlar

Yaşanan olayla ilgili yoğun suçluluk duygusu hissedenler ileride hastalanmak için daha risklidirler

Ne Yapılmalı?

Olayı konuşmaktan çekinmeyin, konuşun, olayla ilgili duygularınızı anlamaya çalışın ve bunu paylaşın.

İnsan olmak tek başına olunan bir durum değildir, ancak ötekinin varlığıyla mümkündür. Bu nedenle travmadan iyileşmek için de ötekine ihtiyaç duyar insan. Çevrenizden, arkadaşlarınızdan, akrabalarınızdan yardım almaktan çekinmeyin. İkna oluncaya kadar ve güven duygusu yeniden inşa edilinceye kadar sorular sorup cevap bulmaya çalışın.

Kişi hayatta kaldığı için utanabilir, diğerlerine yardım edemediği veya olayla direk kendini sorumlu gördüğü için suçluluk hissedebilir. Bu duygular bir ölçüde kabul edilebilirdir, fakat daha yoğun ve şiddetli hale geldiğinde hastalık için risk oluşturur. Kişi duygularından kaçınmaya, olanları ve hissettiklerini bastırmaya veya inkar etmeye yönelebilir. Bastırılan her şey geri döner ve hatta bu geri dönüş olduğundan-ilk halinden daha kötü de olabilir.

Travmadan hiç etkilenmemiş gibi görünüp 6 ay sonra hastalanan (geç başlangıçlı tip) vakalar bulunmaktadır ve bunların tedavisi çok daha güçtür.

Hastalanmanın güçle ve akılla bir ilgisi olmadığı, hemen herkesi etkileyebileceği unutulmamalıdır.

Ruhsal durumunuzun gittikçe kötüye gittiğini, hayatınızın sekteye uğradığını farkettiğinizde psikiyatrik-psikolojik yardım alın

Travma bulaşıcıdır

Travmaya direk maruz kalmasa da , olaya tanık olanlar, medyada izleyenler ve özellikle kurtarma ekibinde yer alanlarda travmatize olabilirler. Bu konuda bilgilendirme, eğitim ve koruyucu çalışmalar yapılmalıdır, eğer gerekli ise tedavi sürecine dahil edilmelidirler.

Psikiyatrist Dr. EMRE TAN